15 Mart 1915'te yazılan bir Daily Telegraph makalesinde dünya çapında sürmekte olan savaşın bir "petrol savaşı" olduğu yorumu yapılmıştır. Bu yorum çok doğru çünkü savaştan önce Osmanlı toprağı olan Irak, Lübnan, Suriye ve Suudi Arabistan'ın bir bölümü savaş sonrasında Osmanlı'dan koparılmıştı. Bakıldığında bu ülkelerin ortak özelliğinin hepsinin
"petrol ülkeleri" olduğu açıkça görülüyor. Çanakkale Boğazını gemilerle geçeceğine inanan İngilizler yanılmıştı. Karadan geçeceklerine inandıklarında da durum değişmedi. İngilizler için Çanakkale 200 bin askerinin öldüğü bir fiyaskoydu. Peki bu kadar ısrarcı olmalarının arkasında hangi sebep vardı ? Cevabı basit aslında ;
Petrol sahalarını kontrolünde tutmak . Bunu savaşarak başaramayacağını anlayan İngilizler Arapları Osmanlıya karşı ayaklanmaları için kışkırttı. Onlara bağımsızlık sözü vererek bölgeyi parçalara ayırdıktan sonra Fransızlarla aralarında paylaştı. Fransa'ya Türkiye'nin güneydoğusu, Kuzey Irak, Suriye ve Lübnan verilirken, İngilizler Ürdün, Irak ve Filistin ' i aldı. İtalya'ya ise Osmanlının petrol bulunmayan yerleri uygun görüldü. Ruslara da Kürdistan diye adlandırdıkları yerler ve Ermenistan'ın bir kısmı ayrılmıştı. Ancak Rusya'da devrim olunca bu gizli anlaşmaları tüm dünyaya açıkladı. Savaş bittiğinde Osmanlının petrol fışkıran toprakları İngiliz ve Fransız koruması (!) altındaki Ortadoğu ülkeleri haline geldiler. Kasım 1918'de bir hafta önce ateşkes imzalayan İngilizlerin anlaşmayı çiğneyerek Musul'a girmeleri bu savaşın petrol savaşı olduğunu bir kez daha kanıtlıyordu. Son yüzyılda yapılan savaşların neredeyse tamamı petrol için yapılmış ve milyonlarca insan bu uğurda öldürülmüştür.
1935'te İtalya tanklar, uçaklar, zırhlı kamyonlarla kömür, platin ve petrol dışında bunların hiçbirine sahip olmayan Etiyopya'ya saldırdığında, uçakların kanatlarına yerleştirdikleri özel spreylerle kadın, çocuk, asker ve hayvanları ölümcül yağmurlarla yıkamıştı.
Petrolde tamamen dışa bağımlı olan Japonyanın, yüzde 80 tedarikçisi durumunda olan Amerika ile savaşması ve sonrasında hepimizin bildiği acı gelişmeler yine petrol yüzündendi.
Hitler, Avrupanın neredeyse tamamını işgal ettiğinde mağlup edilemeyen bir ülke olmak için Kafkasları ele geçirmek zorunda olduğunu biliyordu. Çünkü Romanyanın ve Kuzey Afrikadaki Vichy'nin petrolü yetersizdi. Bu yüzden önce Hazar Denizini almak sonra da İran, ırak ve Hindistan'ın petrol sahalarına hakim olmak istiyordu.
"Bakü petrolünü ele geçiremezsek, savaş kaybedilir." diyordu Hitler . 200 günden fazla süren Stalingrad Savaşı bir buçuk milyon askerin ve 50 bin sivilin ölümüne sebep oldu.
Aralık 1944'te müthiş bir yakıt sıkıntısı çeken Almanlar tüm yakıtlarını toplayıp son çare olarak Belçika'daki Stavelot yakınındaki yakıt deposunu ele geçirmek için saldırdı. 2 buçuk milyon galon yakıtın bulunduğu depoya bir mil kadar yaklaşmalarına rağmen güncel olmayan haritaları sebebiyle bulamadılar ve yakıtları bitti. Almanlar artık işe yaramayan savaş makinelerini bırakıp eşeklerle geri çekilmeye başladıklarında bir milyon asker ölmüştü bile. Yakıt için saldırmış ve yakıtları tükendiği için kaybetmişlerdi.
Batılıların sömürgesindeki ülkeler zamanla özgürlükleri için savaş verdiler ve bir çoğu bağımsızlığını ilan etti. Asya ve Afrikadaki sömürgeler bağımsızlıklarından sonra bile büyük petrol şirketlerinin talimatlarıyla yönetildi. Zaten bu petrol şirketlerinin ortakları batılı ülkelerin yönetiminde en üst mevkilerde bulunuyordu. Bugün bile durum aynıdır. Petrol şirketlerinin nerede bittikleri ve iktidarların nerede başladıkları belli değildir. Bağımsızlıklarını ilan ettiklerini sanan ülkeler ürettikleri petrolleri istedikleri fiyattan satamıyorlardı. Kime, ne kadar ve ne fiyattan petrol satacaklarını büyük petrol şirketleri belirliyordu.Bu şirketlerin çıkarlarını tehlikeye atan liderler ve yönetimler hemen kanlı darbelerle devriliyordu.
İran petrolünü millileştirmek istediğinde CIA tarafından organize dilen bir darbeyle İran başbakanı Musaddık görevinden indirilirken Amerikan ve İngiliz istihbaratının yardımlarıyla başa getirilen Şah, petrolün yüzde 40'ını Amerikaya geri kalanını da İngilizlere , Fransızlara ve İran'a bırakan anlaşmalara imza attı.
Benzer senaryo Irak lideri Kasım için de uygulandı. Kasım'a suikast düzenleyen 6 kişilik ekibi Amerika eğitmişti ve Amerikan istihbaratıyla hareket ediyorlardı. Bu ekipteki suikastçılardan biri de o zamanlar 22 yaşında olan 'Saddam Hüseyin' idi.
Senaryolar her yerde benzerdi. Mısır'ın ; İsrail, Fransa ve İngiltere tarafından işgali , Nasır'ın Avrupa'nın petrol için baş rotası olan Süveyş Kanalını millileştirmesinden hemen sonra geldi.
Petrol ülkeleri zamanla daha fazla pay almak için sömürgeci batılı devletlere ve dev petrol şirketlerine baskı yaptı. Petrol fiyatlarının aşırı düşüşüne ve batılı devletlerin aşırı tüketimine karşılık "
Petrol Üreten Ülkeler Örgütü" kuruldu. Ancak
OPEC dev petrol şirketlerinin karşısında etkisiz kaldı. Fiyatı yine tüketen ülkeler belirliyordu. Taa ki Eylül 1960' da
Albay Muammer Kaddafi , Avrupalıların kolayca pazarlık yaptığı Kral İdris'in çürümüş rejimini bir grup genç ordu subayı ile devirene kadar. Kaddafi, büyük bir petrol şirketinin avukatlığını yapmış olan ve petrol ticaretinin nasıl işlediğini iyi bilen Doktor Süleyman Mağribi'yi başbakan olarak atadı. Kaddafi ve Magribi petrol petrol şirketlerinin Libya'yı aldattığından emindi ve bunu engellemeye kararlıydı. Kaddafi Libya'da iş yapan yirmi bir petrol şirketine fiyatlarına arttırmalarını emretti, kısa zamanda petrol şirketlerini ve batılıları yola getirdi. Büyük petrol şirketleri Libya'da Kaddafi'nin şartları ile çalışıyorlardı artık. Kaddafi OPEC için bir ilham kaynağı olmakla birlikte diğer petrol ülkelerinin uyanışını sağladı. Dünya genelinde petrol fiyatları dört katına çıktı. Sömürgeci ülkelerden petrol için daha fazla para çıkıyor sömürge ülkelerine ise alışık olmadıkları kadar fazla nakit para giriyordu. Bu ülkelere lüks arabalar giriyor, saraylar ve lüks binalar inşaa ediliyor, halk için sosyal projeler gerçekleştiriliyordu. Ancak en büyük parayı silaha veriyorlardı. Silah satışı batılıların kaşıkla verdiğini kepçeyle geri alma yöntemiydi.
Amerika silahını satmak için petrolü olan devletleri hep birbirine düşürdü. Tıpkı soğuk savaş yıllarında kominist bloka karşı desteğe ihtiyacı olan devletlere silah sattığı gibi şimdi de petrolü olan ülkelere silah satıyordu petrolden kazandıklarını ellerinden almak için. İsrail bölge için hep büyük bir tehdit olmuştu ve silahlanmayı gerekli kılıyordu. İran'ın eğitimsiz ordusuna birkaç yılda onlarca milyar dolar silah sattı. On yıl süren İran -Irak savaşında İran'a gizlice silah satan Amerika ve Irak'a gizlice silah satan İngiltere dışında kazanan olmadı. Onlarca yıl iç savaş yaşayan Angola'nın çok zengin elmas , altın ve petrol rezervlerine sahip olması tesadüf değildi. Amerika bu savaşta farklı zamanlarda farklı grupları destekleyerek en iyi bildiği işi yapıyordu.
Nijerya'nın Biafra yöresinde büyük petrol rezervi bulunmasıyla buranın Nijerya'dan ayrılmak istemesi de tesadüf değildi. Soğuk savaş döneminin en kanlı çatışmalarının yaşandığı Biafra savaşında çoğu açlıktan 3 milyondan fazla sivil insan ölürken İngiltere "aç bırakarak öldürmeyi bir savaş taktiği olarak gören" hükümetin savaştan galip çıkacağını düşündüğü için zulme destek verdi. Tıpkı bugün Rusya'nın Esad'a destek vermesinde olduğu gibi. Galip gelecek tarafın yanında durursa savaş sonrası petrol anlaşmaları yapmak daha kolay olurdu. Dünya açlıktan ölen insanların resimlerini gördüğünde acıma ve şefkat duygusuyla Biafralılara yiyecek ve ilaç götürme yarışına girişirken İngiliz ve Mısırlı pilotlar Sovyet yapımı uçaklarla zaten açlıktan ölecek olan milyonlarca sivilin başına bombalar yağdırıyordu. Ne için ? Petrol .
60'lardan sonra Sovyet jeologlar doğal gaz ve petrol araştırmaları yaptığı Afganistan'da 95 milyon varil rezerv bulunca Sovyetlerin bu ülkeye girmek için haklı sebepleri (!) olmuştu. Çünkü raporlar Sovyetlerin kısa zamanda petrolünün tükeneceğini ve batıya satmak bir yana kendi kullanmı için bile Ortadoğu petrolüne ihtiyaç duyacağını söylüyordu. Amerika Sovyetlerin Afganistanı OPEC petrollerini ele geçirmek için bir üs olarak kullanacak olmasına göz yummazdı. Afgan isyancılarını Sovyetlere karşı koyacak silahlarla donattı. CIA kırktan fazla ülkeden 35 bin radikal islamcıyı Afganistan'a gidip Sovyetlere karşı savaşması için kışkırttı. Usame Bin Ladin , Amerika'nın Afgansitan'a getirip eğitim ve silah verdiği isimlerden biriydi. Bir milyondan fazla insanın öldüğü savaş sona erdiğinde Afganistan'da insandan çok füze vardı. Bu da iç çatışma demekti. İktidar mücadeleleri demekti. Amerika Afganistan'ı kendisinin silahlandırdığı insanlarda kurtarmak için işgal etti. Ancak kendi halkını ve dünyayı bu işgalin Amerikanın kendi meselesi olduğuna inandırması gerekiyordu. Sonrası malum ; 11 Eylül saldırısı ve Bin Ladin'i aramak adı alında işgaller, ölümler... Tüm bunlar ne içindi ? Petrol .
Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesi ve bine yakın petrol kuyusunu havaya uçurarak Çernobil'e denk bir çevre kirliğine sebebiyet vermesi de petrol içindi, Amerika'nın Irak'ı işgal edip milyonlarca Iraklıyı öldürmesi de.
Bunların çoğu çevremizde gerçekleştiği ve bizi bazen doğrudan bazen dolaylı olarak etkilediği için bilinen veya tahmin edilen hiç olmazsa kulak aşinalığı olunan konular. Oysa
Somali'de de , Myanmar'da da , Darfur'da da, Nijerya'da da , Kolombiya'da da, Angola'da da, Ekvador'da da aynı kirli oyunlar dönüyor. Bizim açlık ve sefalet görüp yiyecek ve ilaç yardımı gönderdiğimiz topraklara medeni ülkeler petrol görüp silah gönderiyor.
Biliyorum çok uzun bir yazı oldu ancak anlatmak istediklerimin yarısını anlattım henüz. Türkiye'de de bu oyunlar oynandı ve oynanıyor. Bunu anlAtacaktım.
Türkiye'de petrol var mı ? Varsa ne kadar petrol var ? Neden çıkarılmıyor ? Bunları ve bunların terör ile ilişkisini anlatacaktım. Ama çok uzun olacaktı. Bu yüzden şimdilik bu kadarını yazdım.
Devamı gelecek..